21 Ağustos 2012 Salı

21 agustos salı antremanı yada Dr Hemlock un hikayesi...

Zermatt şehir banliyosunde  temmuz gecelerinden sonra alışılmadık bir sessizlik hakimdİ.  İlk başta farkedilmeyen , sonraları- oda kimi rahatsız kulaklara- tedirginlik veren turden bir sessizlikti bu....  Hani deprem oncesinde olan bunaltıcı sıcaklarınki gibi ...

 jakop un kimselere haber vermeden ortadan kaybolmasının üzerinden 3 ay geçmiş olmasına ragmen, yoklugu agızdaki eksik bir diş gibiydi ve sürekli farkındalık oluşturmaktaydı.  Kilian bile eski neşesini kaybetmişti.... Sean Mccoll un bolder salonuna seyrek olarak ugruyordu ve ugradıgındada oyunları uzaktan bir yerden izlemekle yetiniyordu ki bilenler için bu söz konusu Kilian ise, pek de alışılmadık bir durumdu.

Kilianın aksine o gün otoyol devriyesini bir çeyrek saat erkenden bitiren Adamın in keyfi ise son aylarda epey yerindeyd. jakopun yoklugunda Anna ile ilgilenmesini engleyebilecek kimselerin olmadıgının oda herkes gibi farkındaydı. kendini Anna ile ilgilenme düşüncesine kaptırdıkça  eski bir film müzigini söyledigini ise pek kimse fark etmemişti, zaten yıllardır o filmdeki Dr Hemlock karakterine benzemekle ugraşmaktaydı. kimbilir şimdiki meslegini bile bu yuzden şeçmiş olabilir.
      Mccoll un diger çalışanlarının aksine diz üstü açık sarı elbisesi ile Anna hiçde itici olmadıgı gibi  hayellerini de sürekli meşgul ediyordu.  belki temmuzun alışılmadık sıcaklarıydı veya hayallerinın telaşıydı o gece devriyesini erken bitirme nedeni bunu bilemeyiz elbet ancak emin oldugumuz şey Adamın  80. otoyolun kenarında eski şaşalı gunlerinin soluk hayalleri ile yaşayan avrupanın bu küçük şehrini etkileyen tedirgin edici sessizligi fark edebilecek türde bir adam olmadıgıydı. ona gire kimi insanlar hayatı anlamsızca karmasıklaştırmaktan başka bir işe yaramayan hergellerdi ve adam yolunun üstündeyseler bu tip adamlara nasıl davranılması gerektigini çok iyi bilirdi. lisenin futbol takımdaykende böyle olmuştu otoyol devriyesindeykende böyle... kilian da bu tip bir hergele idi....
   Oysaki çirkin devin yamaçlarından esen fön rüzgarları gibi kadarlerinin üzerine yakıcı bir kabus çökerken herkes gibi belkide herkesden çok evinde olup Miller ını içmeyi isteyecekti..

   jakop hariç hiçkimsenin bilmedigi- ki yakubun şu anda nerede oldugunun bizim için bir anlamı yok-  ise gecenin o vaktinde bambaşka bir yerde ismi bile bilinmeyen bir tehlikenin çoktan yola cıkmış oldugu idi.
eger bir imkanımız olsada zermattan binlerce km uzaklaşabilsek o anda bizde ortadoguya hemen yakın bir anadolu şehrinde tum dükkanların aksine ışıkları gecenin bu saatinde bile yanan bir sanayi salonunu görecektik...

1 yorum:

onkaplan dedi ki...

super olmus, devamını da bekliyoruz doktor